31 Temmuz 2013 Çarşamba

Bir Garip Ülke - Arnavutluk


ARNAVUTLUK

Nüfus: 2.821.977
GDP:  3.950 $
Etnik :%95 Arnavut, % 2-5 Yunan, %2 Diğer
Dil:  Arnavutça
Para Birimi: Arnavut Leki
İngilizce Dil Düzeyi: Zayıf
Güvenlik:  Orta
Hayat: Ucuz

Geçirdiğimiz Gün: 1
Harcanılan Para: 37 €

Nasıl Gidilir:
* İstanbuldan direkt uçuşla Tiran Rinas Ulusal Havalimanına 1:45 dakikada gidilebilir.

* Komşu ülkelerden:
   Kosova dan: Prizren ve Priştina dan otobüsle ulaşım
   Karadağdan: Ulcinj den İşkodraya , İşkodradan Tirana minibüsle ulaşım
   Yunanistandan: Atina dan Tirana otobüsle ulaşım (tek yön 30- gidiş dönüş 50 euro)

* Önerim: İş,akraba ve eğitim gibi zaruriyetten gidilmeyecekse Arnavutluğa hiç uğramayın, ama illa ki bu ülkeyi görmek istiyorum, tüm dünyayı gezecem bu ülkeyi de es geçmeyeyim diyorsanız öncesinde güzel bir balkan turu yapın ve karadağın gecesini gündüzüne katıp Budvadan 35 euroluk Arnavutluk turuna katılın.



-Kartallar Ülkesi Arnavutluk-



   Malum balkanların bize vize uygulamayan nadide ülkelere sahip olmasından dolayı 3 arkadaş Balkanları gezme kararı alıp Pegasus aracılığıyla Belgrad gidiş Saraybosna dönüş uçak biletlerimizi almıştık. 8 yaşındayken hediye gelen bol bilgili atlası aldığımda arka bölümünde ülkelerle ilgili fotoğraflı bilgiler yer alıyordu. Atlası aldıktan sonra yaklaşık bir yıl yaşıtlarımın uğraştığı tüm aktivitelerle ilişkim kesilmiş, sabah akşam hangi ülkenin nüfusu daha fazla, başkenti ne, hangisi düzlük hangisi dağlık gibi bir sürü bilgiye kafamı takmıştım. Arnavutluğu anlatan bilgilerin üzerinde İskender bey heykelini görmemle çocuk aklım oranın bana çok enterasan bir yer olduğunu söylemişti gerçi bunun nedeni tüm Avrupa ülkelerinin fotoğrafında birbirinden ihtişamlı kaleler, şirin evler veya fotoşoplu göller varken bu ülke sadece bir heykelle tanıtılmasıydı. Aklıma yerleşen Arnavutluğu da görmek için gezi planlarına burayı da ekledim. Arkadaşlarımın durmadan abi orada birşey yok Karadağ da kalalım deniz kum güneş yapalım boşa yol gibi laflarına çokca maruz kaldım. Gerçi Budvaya gittiğimizde güzel manzara ve balkan ülkelerine nispeten canlı olan gece hayatıyla benim de aklımı karıştırsa da sahilinde yürürken gördüğümüz Albania Tours for 35 € tabelası benim imdadıma bir nevi yetişti. Bu sefer arkadaşlarımında bu tur iyiymiş gider gelir seninde gönlünü yaparız demeleriyle 35 € luk gezimize kaydımızı yaptırdık. Tur 35 euro diyorum ama Budva da 2 adet Arnavutluk turu hazırlayan firma var ve her balkan ülkesi gibi Karadağda da pazarlık olayı revaçta. Bu turlarda bizim oranın ağzıyla kaça yaparsın, ne istersin abim gibi bir muhabbetle 3-5 euroluk indirimle katılabiliyorsunuz. 3-5 euro için uğraşmam diyecek olan olursa oraya gidince insan ucuzun ucuzu için uğraşıyor. Neyse 3 euroluk bilgi için 30 euroluk emek harcadıktan sonra tura gelirsek turda 3 adet şehir var ve bunlar Skoder(işkodra) Tirane(Tiran) Durres (Draç) şehirleri. Hepsi birbirinden estetik harikası (?) şehirler; kral şoförümüz ve rehberimiz sayesinde 10 saate yakın bir sürede geziliyor.




-Arnavutluktan İlk İzlenimler-

  Budvadan kalkan otobüsümüzle muhteşem bir deniz manzarası eşliğiyle Arnavutluğa giriyoruz. Girişte tur rehberimiz pasaportlarımızı alıp sınır polisine verdikten 15 dakika sonra Turkey deyip pasaportlarımızı iade ediyor. İlk işimiz pasaportlardaki Arnavutluk giriş damgasının nasıl olduğuna bakmak oluyor fakat sükut-u hayale uğruyoruz. (Birkaç ülkeyi dolaşırken geçilen sınırlardaki en zevk aldığımız harekettir damgaya bakmak) Sonradan öğrendiğimize göre Arnavutluk polisi pasaportlara giriş çıkış damgası basmıyor. Herhalde kimse bu ülkeye giripte yerleşmeyi düşünmez diye böyle bir uygulamayı es geçtiklerini düşünüyoruz.

     Arnavutluğa Karadağdan girdiğinizden itibaren farklı bir ülkeye geldiğinizi çok iyi anlıyorsunuz. Gerçek hayatta olmayan haritalar üzerinde çizgilerle ayrılmış o sınırların arkaları ciddi anlamda birbirinden çok farklı. Karadağ uzun zaman Venediğe tabii olduğu için İtalyan mimarisi evleriyle, kiliseleriyle ve dağlarıyla daha şirinken, dümdüz arazisi üzerinde köylerinde camiileriyle, ülkemizde gördüğümüz tarzdaki köy evleriyle Arnavutluk daha bizden bir ülke. Tabi Arnavutluk bizim gördüğümüz gibi dümdüz araziye sahip bir ülke değil hatta dağlık alanı düzlük arazisinden daha fazla olan bir ülke, benim anlatmak istediğim ise Karadağ girişinden sonraki gözle görünür farklılık.
   Birkaç küçük köy geçtikten sonra ilk adresimiz İşkodra oluyor.


 Shkoder (İşkodra)

 Gezilecek Yerler:
 Ebu beker camiisi, İşkodra Ortodoks Katedrali ve Kol Idromeno Sokağı




Kol Idremeno 

        İşkodra 1392 yılında Yıldırım Bayezidin girmesiyle ilk kez Osmanlı imparatorluğu himayesine girmiş ve 1467 yılında Fatih Sultan Mehmet Dönemiyle Arnavutluk Cumhuriyeti kurulana kadar Osmanlının Rumeli Beylerbeyliğine ait bir sancak şehri olarak kalmış ve bu nedenle bölgede İslamiyet (Bektaşi) çokça yayılmış. Arnavutluk çoğunluğu (%60) Müslümanlardan oluşan bir ülke. Fakat 1913 te Arnavutluğa verilen İşkodra bölgesi ünlü Enver Hoxa döneminde (sonradan yazacağım) birkaç camii hariç tüm camiilerini komunist rejim yüzünden kaybetmiş. Şehirde o dönemlerden kalan en eski camii Kurşunlu Camiisi bulunmakta, onu da biz görmedik galiba şehir dışında bir yerde. Biz ise Ebu Beker Camiisine gidebildik. Bu camii Arnavutluğun en büyük camiisiymiş. Tabii en büyük deyince gözünüze çok ihtişamlı bir camii gelmesin bizim 'şehrimizin en büyük camiisi' diye nitelendirdiğimiz büyüklükte bir camii. Bu camiinin Osmanlı tarafından yapıldığını kapısının üzerindeki tuğradan anlamamız zor olmuyor. Bu bilgiyi ise turdaki insanlardan sadece biz biliyoruz, çünkü rehberimizin bundan haberi yok.
Ebu Beker Camii






















Bıdık
 Buradan sonraki durağımız Camiinin yanı başında gayet kardeş bir şekilde duran Shkoder Ortodoks Kilisesi oluyor. Bu kilisenin tarihi bir önemi var mı bilemiyorum ama görüntüsü biraz ilginç. En son olarakta Camii ve Kilisenin hemen arka tarafında (yürüyerek 3 dakika) Kol Idremeno sokağına geçip kısa bir tur atıyoruz. Sokağa adını veren Kol Idromeno 1860 -1939 yılları arasında yaşamış Shkoder doğumlu heykeltraş, ressam ve mühendis. Bu sokak, tarihi evleri, evlerin içinde bulunan takıcılardan altıncılara çeşitli dükkanları, kafelerinde ekspresso içen Arnavutları ve sokakta dilenen 5-6 yaşında bir sürü dilenci çocuğuyla Shkoderin tek tarihi sokağı. Sokağın sonunda da Meryem Ana heykeli bulunmakta. Sokaktan otobüse yürürken Arnavutları biraz kesmeye başlıyorum. İnsanlar küçük bir şehir de yaşayan tipik Türk insanlarına çok benziyor. 1.70-75 boyları  arasında esmer erkeklerle 1.60-65 boylarında esmer kızlar. Kızlar bizim kızlara göre biraz daha güzel olmasına rağmen ortalama bir Balkan kızına göre biraz çirkin kalmakta. Yani kızları gayet güzel ama önceden gezmiş olduğumuz Karadağ ve Sırp kızlarının baya iyi olan güzellikleri yanında gölgede kalıyorlar. Keza erkekleri de öyle 1.85 altındaysanız ve kaslı bir yapıya sahip değilseniz Sırbistan- Karadağda komplekse girebiliyorsunuz ama rahat olun Arnavutlukta öyle bir sıkıntınız olmayacak.
Shkoder Ortodoks Kilisesi
-Durres (Durç)  -

 Dünyanın Çok Küçük Olduğunu Anladığımız Yer-


Durres Ticari Limanı
     Durres, Arnavutluğun Antalyası olarak bilinen deniz kıyısındaki bu şehir, Arnavutluğun en büyük limanını elinde bulunduruyor. Deniz kıyısına dikilmiş apartmanlarıyla tipik bir Türk şehrine benzemekle birlikte Arnavutluğun geneli gibi bakımsızlıktan benzetildiği Antalyadan baya bir geri kalmış bir şehir. Baya bir aç olduğumuzdan Durresi gezmeden direk en büyük binasında (Yanlış hatırlamıyorsam 20 katlıydı) piza yedik. Yediğimiz pizaya piza denirse tabi, 45 dakika sonra altı yanmış kaşarlı pide tarzında birşeydi. Neyseki manzaramız güzeldi. Denizin bir şehri güzelleştirdiği fikrinin doğruluğu bu şehir içinde geçerli oluyordu. Yapılanmaya çalışan bir liman kenti fakat masmavi bir deniz... Deniz demişken Durres Arnavutluğun İtalyaya en yakın yeriymiş ve radyolarında italyan kanalları çıkıyormuş. İtalyancada Arnavutlukta İngilizceden daha çok bilinen bir dilmiş. Yemeğimizi yerken benim için şok edici bir gelişme gerçekleşti. 30 yaşlarında tıfıl bir kız yanımıza gelerek arkadaşımdan kendi fotoğrafını çekmesini istedi. Bunu kabul eden arkadaşım fotoğraflarını çektikten sonra kızı pizzamızdan yemesi için masamıza dahil olmasını teklif etti. Bunu duyan kız hiç tereddütte bulunmadan pizayı yerken yüzü çok tanıdık geldi, bu kimdi ya ama Arnavutlukta tanıdığım biri nereden çıkabilir diye düşünürken fotoğraftaki flaş birlikte beynimdede flaş patladı. Bu kız Couchsourfingde ablama gelen ve olaylı bir şekilde ( İstanbulluların kendisine saldıracak olmasından korktuğunu) ayrılan Christinne di. Gerçek hayatta görmedğim sadece fotoğraflardan gördüğüm bir insanı Arnavutlukta görmem benim kadar ona da sürpriz oldu. Çünkü Cristinne daha önceden benim fotoğrafımı bile görmemişti. Neyse bu ayrıntıyı da geçtikten sonra otobüsümüzün kalkmasına dakikalar kaldığını farkettik ve koşturarak gitmek istedik fakat Arnavut kardeşlerimizin hesabı geç getirmesi üzerine otobüsteki insanları tipik Türkler olarak biraz beklettik.

Not: Garsonlara fazla güvenmeyin biraz cebe indiriyorlar, acelemiz olduğunu gördüklerinde 4 euroluk yemeğe 6 euro bedeli yazmışlar, tabi biz iş işten geçtikten sonra anlayabildik yediğimiz kazığı.


-Tirane (Tiran)
Gezilecek Yerler:
-Ethem Bey Camii, Ulusal Tarih Müzesi, İskender Bey Meydanı, Enver Hoca Piramidi

   Proud be Albanian , bu sözü hemen hemen tüm Arnavutlardan duyabilirsiniz. Arnavutlarda milliyetçilik duygusu biraz fazla olsa da geneli Türk insanına benzmekte. En fazla şaşırdığım şey ise Türkiyedeki Arnavutların fiziki özelliklerinin çok iri olmasına rağmen Arnavutluktaki Arnavutların boylarının hiçte uzun olmaması hatta ortalama olarak bizden bile kısa olabilmeleri. Karadağ ve Sırbistanda gördüğümüz o dev gibi insanlardan sadece 3 saat uzaklıktaki bu şehirdeki insanlar gayette normal standartlarda ve görünümleri oldukça Türklere benzemekte. Yalnız Arnavutların dağlık alanlarında yaşayan Arnavutlar Slav ırklarından olduklarından baya uzun boylu oldukları biliniyormuş. Tiran 900 bine yakın nüfusuyla Arnavutluğun 3 te 1'ini bünyesinde taşıyor. Şehir daha çok şantiye alanına benzemekte. Son yıllarda atağa geçmeye çalışan Tiran birkaç yıla kadar daha şehir görünümüne benzeyeceğini düşünmekteyiz.


İskender Bey Heykeli
Arkada Ulusal Tarih Müzesi ve İskenderbey Parkı
(İskender Meydanını oluşturan Park)
    Gezilecek yerleri ise bir meydandan oluşmakta. Bu meydanda İskender bey heykeli, komünist döneminde yapılmış olan Opera binası, Ulusal müze ve Ethem Bey camii bulunmakta. Gitmeden önce çokca araştırma yaptığım Arnavutluk daha önceden de belirttiğim gibi Enver Hoxa dönemini atlatmış bir ülke olduğundan Camii ve Kilise bazında yetersiz durumda. Çokça ünlü olan Ethem bey camii ise Osmanlı döneminde inşa edilmiş, Enver Hoxa döneminde ibadete kapatılmış ve müze haline getirilmiş, 90lı yıllarda ise komünist rejim kalkınca tekrar ibadethaneye açılmış tek kubbeli küçük bir camii. Buralara gittikten sonra gitmeden önce ibadetimi gerçekleştirdiğim Camiilerde Arnavutluğa yapılan Camii yardımlarına kuşkuyla baktığıma pişman olduğumu farkettim. Bu meydanda da diğer Arnavut şehirlerinde olduğu gibi trafik ışığı problemlerinden dolayı caddelerde dikkatli yürümeniz gerekmekte. Meydanı gezdikten sonra yakınlarındaki caddelerde kısa turlar yapabilirsiniz. Biz çok fazla iç bölümlerine girmedik, Türkiye dekine benzer sokak pazarları bulunmakta fakat çok tekin görünmemekteydi. Bununla birlikte zamanınız var ise Enver hoca piramidi bu merkeze yakın bulunmakta, damadı ve kızı tarafından adına adledilen müze bugünlerde konferans ve eğlence merkezi olarak kullanılıyormuş. Pek birşey göremediğimiz ve görme umutlarımızı kaybettiğimizden direk Sarajeto adında bir kafeye oturup 1 euroyaTurk kahvelerimizi içtik. Yalnız euro dediğime bakmayın burada Lek geçiyor ama euroyu bazı yerler kabul edebiliyor. Bu sırada yanımıza gelen ve üstünde Arnavutluk bayrağı olan kalemleri satmak isteyen 12 yaş görünümlü 18 yaşındaki çocuklarla biraz sohbet ettik. Sohbetimiz sırasında Arnavutların diğer balkan ülkelerinde olduğu gibi benim ismini dahi bilmediğim Türk dizilerini çok sevdiklerini ve Türkiyeye imrenerek baktıklarını gördük. Tüm çocuklar 3 kalem 5 lira, siktir git deyip geziyordu :)


Tiranda ağaç gölgelerinde sere serpe uyuyan insan görmeniz hiçte şaşırtıcı değil

Türkiye hakkında çok şey bilen gençler
(Küçük gözüktüklerine bakmayın hepsi reşit) 

-Arnavutlukta Gidilmesi gereken diğer yerler:
Berat ve Elbasan

Son Sözler: Arnavutluk kendi halinde, geri kalmış, kapitalist dünyaya yeni yeni açılan ve heryeri şantiyelerle dolu olan bir ülke. Turistik anlamda pek birşey bulunmayan ve insanlarının ingilizce bilmediği bir şehir. Yazının başında da söylediğim gibi herhangi bir zaruriyetten dolayı gelmiyorsanız Turistik gezi anlamında Arnavutluğu listenize eklemenize bence gerek yok.Keza ben bir daha bırakın Arnavutluğa gelmeyi, uçakla bile üstünden geçmeyi düşünmüyorum.


http://www.balkanviator.com/en/bus

         




4 yorum:

  1. Ben yinede beğendim görmek isterim :)

    YanıtlaSil
  2. Güzel anlatım olmuş teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Gitmeden gezmiş gibi oldum.tesekkurler

    YanıtlaSil
  4. Bu kamuoyu için bir duyuru, biz böbrek almak ve hastalarımızı kurtarmak için farklı böbrek bağışçılarıyla çalışmak istiyoruz, böbrek satmakla ilgileniyorsanız, lütfen bizimle iletişime geçin. hastamıza böbrek bağışı için eşleşme ve her ödülü büyük ödüller bekliyor.
    E-postamızda bize ulaşın: jupitermedicalcentreinc@gmail.com
    veya whatsapp bize ulaşın: +1(515)293-5520

    YanıtlaSil